22 Eylül 2021 Çarşamba

r türemesi

 

üzerine düşmek istemiyorum

ama evden taşmak kadar ağırım, beni üstüne düşür

kızıyorsun, aklım sende kalıyor diyorsun

aklın bende kalsın, benimki kayıp, faiziyle öderim

bir kolla öderim, bir bacakla, gerekirse sevgilimin cinsleşen organlarını söker öderim

ki o tüm r'lerle kavgalı bir e*kektir, r'leri futbol sahalarına bırakır, bazen de cami avlularına. onu anmaktan zonklayan şakaklarıma bırakmaz asla

yine de bazen r'sinden sancır. 

aklın bende kalsın,

kadının beyanı esastır, bahis açtığım yerlerde kalsın

bacaklarımın arası fazla kalabalık, aklını orada bulamayacaksın

yumurtalıklarımdaki devlet fazla büyümüş, acilen alınması gerekiyormuş

sevgilim yardım edecek ellerini r'lerinden arındırıp

gülecek, yüzüme bakacak, dirseklerine kadar yıkarken erkekliğini abdest alıyor sanacak

ve maskesini indirecek devleti sökerken, devlet kanlı ama cansız, biyopsiye bile alınmayacak

yeterince gördük, geçirdik diyecek sevgilim

yeterince gördük, geçirdik, ezberledik, yaladık yuttuk, o bizi yaladı, yuttu, ağzında tuttu, canı isteyince çiğnedi, işine gelmiyorsa tükürdü, kötü huyluydu.

sevgilim ilk temas çok değerli deyip kucağıma verecek özgürlüğümü. 

bileklerimize isimler takılmayacak, takılmayacak ki karışsın özgürlüğüm bir başka kadının doğurduğu özgürlükle. 

üzerine düşmek istemiyorum, ama ancak düşersem anlayacaksın düşmeye yakınlığımı

bak doğumu evimi arar gibi arıyorum

ama evim yok benim özür dilerim, 

kiralar 4 bin olmuş,

hem bekara vermiyorlarmış evlerini ve evlerindeki yatakların gıcırdaması hakkını

bekara galiba kızlarını da vermiyorlarmış

öyle diyor M., ben demiyorum

M., jargonu sanırım babasından biliyor,

anadilini unuttuğunda kutluyorum M.'yi

ona el değmemiş dupduru bir dil veresim geliyor

üstüne düşmek istemiyorum bu aralar, 

yeterince hantal cemaat, ev sahipleri ve babalar

M. bir gün ayınlarından yorulup r'leri çatlatacak. 

sense geç kaldın r'lere, evlere

alevler perdelerimi aldığında şaşırdın sevinmediğime

bak dedin masmavi gökyüzü 

bak dördüncü mastürbasyonuyla ateşi bulmaya çalışan karşı komşun

bak okuldan dönen çocuk, bak sonsuz aydınlık

arada bir engel kalmadı dedin

şimdi ellerinde gecikmiş bir yangın tüpü

ilenmiş bir faraş

ne söndürebilirsin beni

ne süpürebilirsin r'ye bulanmış evlerden

rabbim beni buradan al

bağışla bahşeden bir muştu yerine

23 Haziran 2021 Çarşamba

ana yoldan ayrılma sakın


 ve bil ki sahneye atlayan her arzunun mevsimi muhakkak geçmiştir bir zamanda

meryem'in gömleğini affeden düğme olamazsın artık, çok geç

her şeye bulaştın, her şey sana bulaştı, yaşam sana cinsel yolla, sen yaşama tırnaklarınla, dişlerinle bulaştın

beyaz transparan gömleğinin uzak, çok uzak kollarından bahsetme artık,

ya da uzun kollu gömleğinin transparanlığından, sevişemeyen yakalardan, hatalardan, hata yapamamaklardan, ağzında evelediğin organlardan, gevelediğin masallardan, erotik masallardan

özellikle son anlattığın masaldan hiç

"kırmızı başlıklı kız büyükannesine hiç gitmedi

avcı masala son sahnede girmedi

avcı kıza dedi ki: başlık kalsın, hoşuma gidiyor, hoşlanıyorum, çok hoşlanıyorum

(kırmızı başlıklı kız eve döndüğünde muhakkak bunun için literatürü tarayacak, sonra belki saçlarını orman yanarken. DSM5/fetişizm bozukluğu.) 

büyükannenin payına düşemeyen frambuazlı cheesecake, kırmızı başlıklı kızın bacaklarından süzülecek

kurt yok, hiç olmadı, kurt en başından beri kızın içinde, onu da işte az önce doğurdu

taş kustu sonra, rahim rahim taş kustu, arzuyu kustu, yemini kustu, kutsalı kustu ki boğazını en çok yırtan bu oldu

ve bir sonraki birleşmeye kadar mutlu yaşadılar

gökten üç elma düştü, birini havva ısırdı, diğerini kırmızı başlıklı kız büyükannesine götüremedi, bu elma da şiiri okuma gafletinde bulunanların kafatasına."

diyordun, sen de mi kusuyordun?

senden süzülen neydi, senden taşan, senin içinde biriken taşları da taşımak için kavgaya tutuşacak mıydı cemaat

biri bir örtü getirecek miydi

herkes bir ucundan tutacak mıydı kekemeliğinin, ağırlığının, doğmamış çocuğunun. 

kamburun artık senden başka birine değecek miydi, çarpacak mıydı teni çürüyene?

içini boşalt diyorsun kurtlardan, 

ama söylemiyorsun dua mı, ellerim mi, yoksa avcı mı vurulan. 


sürtüne sürtüne geçtin dünyadan ve sen geçerken kimse inlemedi.










21 Nisan 2021 Çarşamba

Pia'yı Kimse Kurtaramayacak


 Hiçbir dakika diğerine teminat vermiyor diye

alçalmakta, dibe çöreklenmekte karar kılıyor Pia
Nasıl olsa diyor, kurtaramazsınız beni
Müsait bir yerde derim, müsait tek bir yer bulunmaz
Ne kaptan ne Allah tükürmez beni uçmağa yakın bir yerde
Sallanır bacaklarım arafta sipersiz
ve delice açken bedihi geceye.
Pia diyor bunu, ben demiyorum
Size sesi çıksa, konuşmazdı zaten o ben biliyorum
Gırtlağından geçimsiz hırıltılar bağışlardı belki
Siz biraz aç derdiniz ona muhtemelen
Biraz daha aç
Şurayı biraz daha açabilir miyiz?
Yanlış anlardı Pia, mevzu bacakları olmazdı
Ama yetişemezdim
Yeminler etmezdi artık,
Hiçbir erkeğin şakaklarından girmeye çalışarak uzatmazdı
Erkeklik organına giden yolu.
Tepinirdi kendisine asırlık ecnebi ayaklarıyla kestirme yolda
Ağırına seyahat ederdi erkekliğin,
Kim bilir ne zaman dönerdi
Fallusu ararken falsolarla.
Pia'yı kimse kurtaramayacak, ama akıllı kadın n'aparsın, dargınlığını rabbine saklayacak
Naftalinleyecek dargınlığını, zehirlenmemek için arada havalandıracak,
Yüz görümlüğü isteyecek rabbinden dargınlığını göstermek için
Gelinliğinin fermuarı takılacak, Pia'nın dargınlığı mutlak içinde kalacak
Örgütlenecek, çoğalacak, yırtılmayacak
Bükecek erkeklik organını aczini akıttığı yerden.
Pia satılığa çıkaracak dargınlığını,
Dargınlığının linkini ekleyecek
Hadi ne duruyorsunuz, kaydırın cehenneme doğru
Hem indirim de var 24 Mayıs'a kadar
Alıcısı çıkmayacak dargınlığının,
Pia kendi yüzüne boşalırken annesine yakalanacak
Anne "gözyaşı aczin dölü" adlı bestesine ta hicazdan koyulacak.
Pia dargınlığına sonunda derince bir kesik müjdeleyecek,
Hastanelerce gezdirecek dargınlığını
Pia'nın içine kaç el, kaç parmak, kaç aldırışsız hoyrat hamle girecek
Dargınlığından arta kalanı, kocamanlaşsınlar diye memelerine hapsedecek Pia
Kocaman memeleriyle sevgilisini emzirecek
Doktorlar görmeyecek
Anne belki sezecek, kızını Allah'ın emri, peygamberin kavliyle bir akşamüstü ölüme emanet edecek.

Bir yağmur boşalacak ardından Pia'nın,
Ey kalabalık, ey menilerce sağanak
o gün geldiğinde yalnız,
                                  babalar boğulacak.

7 Ocak 2021 Perşembe

ağzını mahrum bırakma intihadan


 ağzını hecele, öpmeye yetişemiyorum

ağzını törpüle bir ara, gelip de kapı pencere indirmesin bir kere "kapı nedir?" diye sormamışların çürümüş ayakları
ağzını yont benim için, arzuya benzetme, arzulaştır
annene söyle, sana gitmenin inceliklerini anlatsın
ben şimdi ereksiyon taklitleri diye başlayacağım söze
öyle şey mi olur deme, ağzını kıvırma yukarı doğru, dişlerini doğurma
doğumuna kadar geri sar ve bunun dışında hiçbir şey yapmadığını kavra
ağzını tükür benim için sonra
ağzına tükür
ağzından çıktığın rahmin
perineye hoyrat kesikler atılsın, ama sakın senin canın yanmasın
sen sakın boğulma
sen nefes al diye biz kangrenleşiriz en ince yerlerimizden.

insan tüm o "eve dönerken yoğurt al"lardan neden korkar,
şakağı okşayan el, şakağı delip nereye doğrulur
nereye dokunur da kırılır ve kalır ahı yen içinde?
ağzını oyala, ağzını kavur kıpkırmızı insan etiyle
ağzını yamult ağzını seven ağzımıza, hiç korkma
nasıl olsa parçalarsın misilleyen yerlerimizi ilahi ağzınla.
ve bir defa olsun birleş çarşaflarla, 
çığlık çığlık çocukların olsun, dişlerine çarpa çarpa.
şüpheden kemirdiğin ağzını teşhire aç. 

sevgilim artık sen de ağzına al, 
ağzımdaki istifrayı. 

13 Ekim 2020 Salı

mahfi/ beni anla!


sağ omzumu 3 gün önce cilalattım

ve vidalarla yaşamayı sizden öğrenmiştim bir zamanlar
diyorum
gıcırdıyorsunuz cevap olarak ve anlıyorum, ne yazık!
ağzımı bıçak açamıyorum ve ağzımı hayra, 
ağzımı bir arzuya esvap çığlığa
oysa dilenmiştim açmayı ağzımı ve yummayı gözümü ahraz zamanda
onu öpmek için ve ondan sızanın kaynağını
ki bunun meali avaz avaz bağırmaktır, kendine itimattır, inanmaya itaattir haklı bir yangının ortasında.
istifadır dikişleri müzminleşen ağızdan, dikişten
istifradır kanımda tepinen seviyi hoyrat ama bir o kadar yapıcı sevişten
bunun adı susmayı malulen emekli kılmaktır. ama gelemiyorum yanına ve kafatasıma kızgınım
ona dair kusursuz kusurlar yaratmasından
her gördüğünü bir güzelliğe yormasından
yormasından beni bir acabanın bir iç çekişin arkasından.
kalbimi ve ellerimi 3 gün önce parçaladım
ve sizden öğrenmiştim hakikate usla sırnaşmayı
diyorum
mekaniğe allah diyerek çenemi tutuyorsunuz cevaben ve anlıyorum, ne yazık! 
ellerimi açamıyorum önüme ve mutlak bilene
ona açamıyorum, o mutlak bilenen
oysa dilenmiştim ellerimi açmayı
tanımak için ondaki ayrımlaşmış kaygıyı
bir vücuda açılan ellerim dokunsun diye tözdeki arayışa,
durup anlasın, varıp ağlasın diye ondaki sanrıyı.
ki bunun meali avaz avaz sevmektir,
tereddüttür gitmeye, terennümdür küsmeyi. 
dirençtir kavgaya, dünyaya
yumruğunu duvara değil, zulmün öğürten ve mazlumu öğüten soysuz suratına sermektir.
ama gelemiyorum yanına ve kızgın da değilim artık.
sağ omzumu öpmekteyim ve düşüp kalkıyorum binbir çeşit kırılmakla.

beni anla!
karnımda döndürdüğün bıçağın değil,
yaranın değil,
yaralamanın değil,
bıçağı tutan ellerinin güzelliği, 
bıçağa düşen yüzünün yüzü suyu hürmetine beni anla. 
beni anla! 
beni anla! 














7 Eylül 2020 Pazartesi

Telaş



bir sevişmenin rengi ile boşalamıyoruz
ne korkunç! 
yalnızca ellerimiz boşalıyor bizim ve ayaklarımız
kendi sesimiz çatlatırken muhterem kafatasımızı
soruluyor ellerimizi kulaklarımıza kapamayışımızın hesabı
acıyı ropdöşambr sanıyor çok sevgili çıplaklarımız
soyunursan geçer!
ama derimize erimişti pespaye polyester
erememiştim erenlerin huzuruna
ve kovuldum da sonunda şefaatçilerin mezarından
ben ne bulanabildim zevk ehli elinde küfre
ne de bulunabildi adım müttakilerle
şeyhim konuş şimdi sancılanmanın adabı ne
menzilden defaatle yolun başına dönmenin, 
terzi makasının soluğa attığı 4 kesiğin,
sığamamakların hükmü ne. 
şimdi kimi öpsem dudakları ufalanacak, 
dünden kalma ekmeğin kan kardeşi!
şimdi kimi öpsem gövdesine biraz korku bulaşacak
ve biz buluşamayacağız bir erincin eşiğinde iki eş olarak.
ey kendim, ben seni çok yoracağım
hayır olmayan şeylere. 
elimi tutsan artık, dişlerim çarşaflara saplanacak.
elimi tutsan artık? 
çünkü aradım göz bebeğinde bir keşişin otoportresini
ve seyrini tasanın. 
bir kımıldanmak kuvveti için bin tövbe!
ezberlettim hücrelerime rahme dönemeyişin kesif ağrısını.
keşke bilseydim kendimi mobilyaların uçlarına yerleştirmeyi
ve tüm kasıklara durmayı emanet.

allahım, 
bizi nereye getirdin
ve unuttun kurtuluşu hırkanın hangi cebinde? 

15 Ağustos 2020 Cumartesi

ÜRKÜ


inanmanın yanında felah geçemez boğazımızdan artık
yasak diyor çareci, ama yine de sen bilirsin
kusmalar diyor, taşikardiler, eskisinden bin beter bedbinlikler
denemesi bedava anksiyeteler
al işte ölmesi bedava
ya da uymak ona
ve olmak 
yaşamın koynunda emeksiz evlat, kaldırabildiği yere kadar midemiz
aklımız boz bulanıklaşıncaya kadar. 
bildim ki cemaatle aramızda bir zar var
ısırıyorum, yırtılmıyor
aşındırmıyor gözü dönmüş yengilerin dayancı
ağlantıların hükmü yok ve yakarışların
haykırmak isyana çalıyor, biz öyle insanlar değiliz
ve sevgilinin bıçağı nasıl da isteksiz
döndürmeye sana, iman eden yüzünü
yırtılmıyor sır ve zar
ve kasıkları vişne çürüğü yanmıyor artık
aramızdan gülüşmek sızmıyor,
aramızda yanlış anlaşılmaların hükmü. 
varmıyor ellerim ateşlemeye anlatmanın fitilini
çünkü hiçbir yangın cemaate varmıyor
ve sevgiliye. 
gömleğim kirleniyor fevç fevç
gömleğim kinleniyor
biraz ekonomi bulaşıyor biraz siyaset
biraz kadın kanı, biraz cinayet
hastalıklar, yıkımlar, felaketler, uzak düşmeler
ve bana bir esaslı cinnetten tek dilim düşmüyor. 
yırtılmıyor zar, kaygı doğuruyor ve terk ediyor çocuklarını hücreme
ben çok sevilen bir anne oluyorum, paçaları çekiştirilen
elleriyle büyüten kaygıyı
emzirirken göğsüne tırnaklar geçirilen. 
ben oğlu tarafından öldürülen bir anne oluyorum.

çıkınlarınızdan çıksın bin asırlık çakılarınız artık! 
elmayı ısırmadan yorulmasın münzevi.







28 Mart 2020 Cumartesi

Hissizleş Dediğiniz Yerlerime 3 El Ateş


itirazcıların, ters yöne koşanların, adını unutanların, inkar edenlerin
yüzlerine kandiller tutarak adımı arıyorum
belki de yüzümü
kendime 22 yüzlü yeni bir yüz dikeceğim onlardan
kaynar zannediyorum yüzler birbirine zamanla
ne zaman bir yüz düşer gibi olsa
vehmime secde ediyorum, 
yapay ve robotik seciyemle.
ama üzgünüm tek sorumlu sizsiniz
sesiniz yankılanıyor ve yıkıcı
bedenimdeki kayganlıktan utanıyorum,
bir kayganlıktan doğmamışım gibi.
kendimden kaldırıyorum kafamı bir ara:
hiçbir şeyin vâkıfları şeyler hakkında konuşuyor
hiçbir şeyin vâkıfı, hiçbir şeyin vâkıfını 
suçluyor sonra
hiçbir şey bilmemekle
cinnet!
tüm bunlar ben susta dururken oluyor
kafasını kaynar suya bastırırken fikirlerimin,
bir gün bana 
gerçeği anlatacaklar
bir sayha nezdinde.
ahlakınıza ters düşmeyen cinnetler de bulurum belki o zaman,
altın oranlı cinnetler,
3 nas 1 felakla defedemeyeceğiniz cinnetler.
ama henüz defedebilmiş değilim
karakoncoloslu masallarınızın 
yükünü üzerimden.
kendimi bazen tümüyle iki süt beyaz bacak
ve bir dizi utançtan ibaret görüşüm de 
sanıyorum bu yüzden.
sevgilimi tanıyan ellerimi ceplerimde saklıyorum,
her an gelip avuçlarıma kusabilirsiniz
uydurma bir tarihi

diye mi bitirmeliyim, öyle onulmaz?
ama hayır,
masal bu ya:
yankının sebebi kelimelerinizdeki boşlukmuş,
bunu fark eden kadın da tehlikeliymiş hani inceden,
susmamaya da yolluymuş.
ama korkarım, bu sirayet sizi öldürecek,
4 gün boğazınızda takılı kaldıktan sonra.
o yüzden isyanı 
sadece kendime bulaştırıyorum şimdilik
"aşklarım, inançlarım" karantina altındadır.

ağzımdaki zakkumu tükürünce konuşalım.

















































































18 Şubat 2020 Salı

Öfkeme Resmi Geçit Töreni


aczim dönmeye dünyaya, dünya dönmedikçe.
çarşaflar ölecek
çarşaflar doğacak sonra
ama başım dönmeye devam edecek
o ikircil ve aciz noktaya.
ey hayat, ey dua
ey mahzenlerde zuhur eden habis yankı,
anlat
imâsız ama imanlı nasıl öpebilirdim
onu ve dünyayı
ve bir gaflet uykusuna yatmadan.
dudaklarımı çatlatamıyorum dünya barışına
kimin kapitülasyonu kimin cebinde,
kaç tövbedir anlamıyorum
ağzındaki iniltiyi hakikat bilenlerden
kesemiyorum itimadı.
ona soyunurcasına 'inanıyorum'
ona, soyunurcasına inanıyorum
yine de dönemiyorum ona.
beni artık ancak
bu susuzluk ihya eder
beni artık ancak
bu susuzluk imha eder
beni ancak bu susuzluk arar bulur artık.
ve her şeyi duymak iyi olamaz
bir ağacın salt ağaç olmamasından,
hayırlı hiçbir şey çıkmaz.
bu yüzden narsisistik yaralanacağım hayata
ve Freud da şakaklarıma bastırmayacak 
zaten ben de hatırlamayacağım
beni hangi gitmenin doğurduğunu
bunun ne hissettirdiğini
sadece 'terör' deyip susacağım
bile isteye istiap haddini aşacağım
yavaş yürüyenleri, hiç yürümeyenleri
aklına şemsiye tutanları
devirmekten hiç utanmayacağım
ve devşirmekten korkanları
devşirmekten, korkanları.

tavzih etmeyenler bir adım geri çıksın artık,
bugün alnımı soğuk bir duvara 
alenen öptürmeliyim.















23 Ocak 2020 Perşembe

Dargınlık Beyanı


kısa metrajlı filmler çekiyoruz
gözlerimizi son ses açıp
uzununa izin vermiyor evim ve hipokondriyazis
yine de bugün ayaklarıma kızmıyorum
                           ayaklarıma ve anneme
gidemeyenlerin gitmek beyanları
salavat getirtmiyor artık
güldürmüyor kırmızı makosenlere
yine de bir kız çocuğu, 
ararken oyuncağını rahmimi eşeliyor
               ellerine dargınım
ne yazık
ne yazık yavrum, tırnaklarını büyütemeyen ellerine 
                                                                            9 asır-
                                                                                 dır.
sana da rastladım sonra enstitüde
–rüya, merdivenler, amerikanlar ve askerleri, coplar ve yetişememek–
'ne yazık' diyemedim buna ne gülünç.
ama yine de
öğrenemedim, ağzımda kan varken                                                               konuşulmaz.
aranmaz üstleri solgun bedenli delikanlıların                                                              güpegündüz,
gün aşırı kapı eşiklerine kusulmaz.
anlayamadım
kim daha gebe,
korunmadan sevişenler/korunmadan tiksinenler dünyadan/
korunmadan inkar edenler.
yazmıyordu senin de hiçbir şiirinde
                 ellerine dargınım
bir yanıtı büyütemeyen ellerine,
ne yazık
                                                   ne yazık, 9 sancı-
                                                                            dır.
anlamam gerek oysa,
istiğfardan önce neden hep istifra.
yüzün dışında her şeye duyulan ikrah,
bugün de yürümeli çoğalarak
      soluyan ve solan meydanlarda.
                çünkü ellerine dargınım,
                           ellerime dargınım
ne ürkünç.
                 ellerime dargınım
       bir şiiri büyütemeyen ellerime.