bir sevişmenin rengi ile boşalamıyoruz
ne korkunç!
yalnızca ellerimiz boşalıyor bizim ve ayaklarımız
kendi sesimiz çatlatırken muhterem kafatasımızı
soruluyor ellerimizi kulaklarımıza kapamayışımızın hesabı
acıyı ropdöşambr sanıyor çok sevgili çıplaklarımız
soyunursan geçer!
ama derimize erimişti pespaye polyester
erememiştim erenlerin huzuruna
ve kovuldum da sonunda şefaatçilerin mezarından
ben ne bulanabildim zevk ehli elinde küfre
ne de bulunabildi adım müttakilerle
şeyhim konuş şimdi sancılanmanın adabı ne
menzilden defaatle yolun başına dönmenin,
terzi makasının soluğa attığı 4 kesiğin,
sığamamakların hükmü ne.
şimdi kimi öpsem dudakları ufalanacak,
dünden kalma ekmeğin kan kardeşi!
şimdi kimi öpsem gövdesine biraz korku bulaşacak
ve biz buluşamayacağız bir erincin eşiğinde iki eş olarak.
ey kendim, ben seni çok yoracağım
hayır olmayan şeylere.
elimi tutsan artık, dişlerim çarşaflara saplanacak.
elimi tutsan artık?
çünkü aradım göz bebeğinde bir keşişin otoportresini
ve seyrini tasanın.
bir kımıldanmak kuvveti için bin tövbe!
ezberlettim hücrelerime rahme dönemeyişin kesif ağrısını.
keşke bilseydim kendimi mobilyaların uçlarına yerleştirmeyi
ve tüm kasıklara durmayı emanet.
allahım,
bizi nereye getirdin
ve unuttun kurtuluşu hırkanın hangi cebinde?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder